
Anlamın rengi Magenta
- Kenan Kolday
- 3 gün önce
- 1 dakikada okunur
Bilimsel açıdan Magenta gerçekten de tek bir dalga boyuna karşılık gelmeyen bir renktir. Gözümüzde üç tip koni hücresi vardır (kırmızı, yeşil, mavi). Magenta gördüğümüzde:
Kırmızı ve mavi koniler uyarılır
Yeşil koniler uyarılmaz
Beyin, spektrumda “kırmızı ile mavi arasında” gerçek bir dalga boyu olmadığı için, bu durumu kendince tamamlar ve magentayı üretir. Yani:
Magenta fizikte yoktur
Ama algıda gerçektir
Bu nedenle optikte magenta, “spektral olmayan renk” olarak adlandırılır.
“Var olmayan ama görünen” meselesi
Burada çok kritik bir nokta var:
Magenta nesnel dünyada tekil bir enerji olarak yok, ama deneyimlenen bir gerçekliktir.
Bu, insan beyninin:
Eksik veriyi tamamladığını
Süreklilik ve anlam üretmeye programlı olduğunu
Algının pasif değil, yaratıcı olduğunu
gösterir.
Yani göz kaydetmez, beyin inşa eder.
Fizyolojik değil, epistemolojik bir kanıt
Bu yüzden başlıktaki cümledeki en güçlü taraf şurası:
“İnsan fizyolojisinin görünmeyeni hatta var olmayanı görünür kılabilmesi”
Bunu şöyle sadeleştirmek mümkün:
Beyin “yoktan” bir şey yaratmıyor
Ama verili gerçekliğin ötesinde bir anlam katmanı üretiyor
Bu, algının:
Gerçekliği yansıtmadığı,
Gerçekliği yorumladığı
anlamına gelir.
Tasavvufî ya da metafizik bir perspektiften bakarsak magenta çok manidar:
Kırmızı (madde, beden, tutku)
Mavi (ruh, mana, aşkınlık)
Magenta = ikisinin arasında, ama ikisine de ait olmayan
Tıpkı:
Zahir ile batın arası
Akıl ile kalp arası
Dünya ile hakikat arası
gibi…
Bu yüzden magenta, “ne var ne yok, ama deneyimleniyor” hâlinin rengi gibi okunabilir.
Sonuç olarak söylenen şey bilimsel olarak doğru, ama asıl değeri şurada:
İnsan, gerçekliği yalnızca algılamaz;
gerçekliği kurar.
Magenta bunun küçük ama çarpıcı bir kanıtı.
Sevgiyle kal,
Kenan






Yorumlar